Her türlü noksanlıktan münezzeh olan Allah, selametin kaynağı olup dilerse sebepler perdesinden, dilerse aracı olmadan esenliği bizatihi verendir.

Sözlükte selâm (selâmet) “bedenî ve ruhî hastalık, eksiklik ve kusurlardan uzak olma” anlamında kullanılır. Allah’a nisbet edildiğinde “her türlü eksiklik, acz ve kusurdan, yaratılmışlara özgü değişikliklerden ve yok oluştan münezzeh olan, selâmetin kaynağı olup esenlik(kurtuluş-rahatlık) veren” şeklinde açıklanır (Râgıb el-İsfahânî, el-Müfredât, “slm” md.; Lisânü’l-ʿArab, “slm” md.; Kāmus Tercümesi, “slm” md.) Hayatın içinde bir hikmete binaen nice zor durum içinde olup…

İstikamet başka bir şey…

Sözlükte “doğru, düzgün, dengeli, sabit ve kararlı olma” gibi anlamlara gelen kavm kökünden masdar olan istikāmet; “doğruluk, dürüstlük, adalet, itidal, itaat, sadakat ve dürüstçe yaşama” mânalarında kullanılmaktadır. Unutma ve aklında tut! Yolcu değişir, yol değişir ama istikamet değişmez. Ne yolcuya bakıp yol tanınabilir, Ne de yola bakıp yolcu tanınabilir. Kimi zaman yolcu doğru bir insandır ama yürüdüğü ve içinde…

“Acabâ Allahü teâlâ indinde hâlim nicedir?” diye düşündü, Allah’tan gelen cevap ise en büyük zenginlikti…

Evliya’nın büyüklerinden olan Ali Bin Muvaffak sırrı mukaddes kılınsın bir zaman Kâbe-i muazzamayı tavaf ettikten sonra altın oluğun hizasında oturup tefekküre daldı.  “Acabâ Allahü teâlâ indinde hâlim nicedir?” diye düşündü. Bu hâlde iken kendinden geçti uyudu. Rüyasında kendisine; “Ey Ali bin Muvaffak! Elbette sen, evine sevdiğini ve seni seveni dâvet edersin. Biz de sevdiğimizi çağırırız.”…

“Şayet, yere ve semalara konuşma izni verilecek olsa, ilk olarak ramazan ayında oruç tutanlara cennet müjdesi verirlerdi. “Allah’ın hidayetinin güneşi Hz. Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem

Rahman ve Rahim olan Allah’ın adına(Bismillahirrahmanirrahim) Bütün güzel övgüler, şükürler, senalar, takdisler Alemlerin Rabbi olan Allah’a mahsus’tur.(Elhamdülillahi Rabbil Alemin) Allah’tan başka yaratıcı ilah yoktur. Hz. Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem onun kulu ve elçisidir. (La ilahe illallah, Muhammedun resulullah) “Ey iman edenler ! (bana itaat edenler ve gönderdiğim kitaplarıma ve peygamberlerime inananlar),Sizden öncekilere farz (yapılması…

“Ne zaman öleceğimizi bilmediğimiz için hayatı tükenmez bir kuyu olarak düşünmeye başlarız,” Paul Bowles/1949

Ve düşündüğümüz gibi yaşarız… Bir yerde okumuştum; ‘En yoğun takıntılarının peşinden acımasızca git!’ diye yazıyordu ve şöyle devam ediyordu; “Yazarlar deneyimlerini, hayatlarını, duygularını, komplekslerini, hayallerini, acılarını başkalarının anlaması adına kelimelere çevirir. Dünya, her bir insanda farklı görünür çünkü hepimiz kendi filtremiz aracılığıyla dünya görüşümüze kilitlenmişizdir. İnsan olarak, türümüzün potansiyeline göre yaşayabilmemiz, içgüdüsel ve varoluşsal sınırlamaların…

Ne mutlu, hem kendine hem de yaratılana kötülük yapmayana ve ne mutlu hem kendine hem de yaratılana iyilik yapana

2403. Hadis – Ebû Hüreyre’den radıyallahu anh rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Her ölen mutlaka pişmanlık duyacaktır. Ashab: Neden pişmanlık duyacak? dediler. Şöyle buyurdu; “İyilik eden kimse iyiliğini artırmamış olduğuna, kötülük eden kişiler ise kötülüklerden vazgeçmemiş olduğuna pişman olacaktır.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.) Kim zerre miktarı hayır(iyilik) yapmışsa onu (karşılığını…

Allah’a karşı her konuda hüsn-i zanda bulunulmalı..

Allahü Teala hüsn-i zanda bulunulmaya yegane layık olandır. Tâbiîn devrinin yüksek âlimlerinden ve velilerin büyüklerinden, Oniki imâmın yedincisi olan Musa Kazım’dan sırrı mukaddes kılınsın, istifâde eden âlimlerden Şakîk-i Belhî sırrı mukaddes kılınsın şöyle anlatıyor: “Hacca gidiyordum. Fâriziyye’ye vardım, orada güzel yüzlü, buğday benizli, yün elbiseli, başı sarıklı ve ayağında nalını bulunan bir genç gördüm. İnsanlardan…

O zaman Ali el-Harîrî, o kişiye baktı ve dedi ki; “Kişi dâimâ hüsn-i zanda bulunmalıdır.”

Şam’da yetişen büyük velilerden olan Ali el-Hariri sırrı mukaddes kılınsın bir gün büyük  âlimlerden olan Takıyyüddîn bin Salâh ile bir yerde bir araya geldiler. Ali el-Harîrî; “Misafirimize bir şey ikrâm etmemiz îcâb eder.” dedi. O anda oradan bir koyun sürüsü geçmeye başladı. Talebelerinden birine; “Git, yüz dirhem kıymetinde olan şu vasıftaki koyunu al getir!” buyurdu….

Hz. Musa’nın aleyhisselam elindeki asa’yı yaratan, her şeyi bilen ve gören, Peygamberi ile konuşmak için “Nedir o sağ elindeki ey Mûsâ?” diye soran Allah Azze ve Celle’nin şanı çok yücedir. Çünkü O’, merhametlilerin en merhametlisidir.

Bir çok insan, kibir veya egosundan ötürü kendilerinden aşağı, zayıf veya sınıfsal olarak değerlendirdikleri bazı insanlarla konuşmaya tenezzül etmezler, lüzum görmezler yada muhatap olmazlar, bazıları ise sadece kendisi konuşsun ister, karşısındakine konuşma zamanı tanımaz. Yaşam içerisinde bunu çok fazla görmekteyiz. Yaratılan insan aslında çok acizdir. İnsanın yapamayacağı yani güç yetiremeyeceği bir çok şeyi Cenab-ı hak…